Keşke bir çınar ağacının gölgesi olarak doğsaydım. Üç beş karınca dolaşsaydı üzerimde, her birinde bayat ekmek kırıntıları her birinde ayrı bir telaşe. Belki yolum kalabalık olmazdı ama sene de bir kez de olsa gizlice öpüşmeye çalışan aşıkları saklasaydım kalabalıklardan, kalpleri yaprakları düşürseydi. Keşke tek ayağı aksak bir masa olarak doğsaydım. Kışlarım soğuk ve karlı yazlarım sevdalı olsaydı. Üstüme eşelenmiş bir kaç silik şiir bir kaç göz yaşı kalsaydı. Sonra bir kar yağsaydı da kapasaydı bütün yaşanmışlıkları, bütün kafiyesiz dizeleri. Keşke üç ayaklı mavi bir saksıda kaktüs olarak doğsaydım. Su istemeye yüzüm olmasaydı da zor da olsa hayatta kalsaydım. Sevilmediği için çirkin kalan, dikenleri kendine batmayan. Keşke bir delinin sakladığı hatıra defteri olsaydım. Deli olmadığını yazsaydı bana, yalancı aşıklarından söz etseydi, biraz Ferdi mırıldansaydı. Keşke hiç yazmadığım bir dörtlük olarak doğsaydım. Heybeme kazınsaydı yazdıklarım…
Sen dörtlük seversin
Bana bir kelime de yeter
Sen dörtlük seversin de
Okuması ölümden beter…
