Korkak bir çocuk kadar hüzünlü bir şey yoktur bu dünyada. Karanlıktan korkar, sesten korkar, insanlardan korkar, hayattan korkar. Altında yatan onlarca sebep vardır ama anlatmaz o küçük çocuk. Gözlerinde görürsün matemi çok dikkatli bakarsan ya da görmezden gelirsin herkes gibi. Ama ne yasını silebilirsin ne de gözündeki yaşını. Bırakıp giderler bu çocuğu tek tek, arkalarına bile bakmadan giderler. Her gün çoğullaşır yalnızlığı. Bir zaman sonra kalabalık yalnızlığı vardır bu çocuğun, yanında hep bir sessiz çığlık barındırır. Duysun ister bir tarafı ama duyulmaması içinde son gücünü sarfeder. Üzülmesin ister ondan gidenler. Hiç gidemez çocuk, yürüyemez, adım atamaz, koşamaz… Her bir güneş ışığında farklı desen farklı koku barındırır. Her bir hatıra diğerini doğurur kasıklarında. Karanlıktan korkar çocuk karanlıktan. Işıksız bir dünyadan korkar, sessiz kalmaktan korkar. Aklının sesle dolmasını ister oyalar kendini ama korkar çok korkar. Ne bir çocuktur o 8 yaşında ne de bir delikanlıdır en bıçkın zamanında. Alınmış bir çocukluk, hapsedilmiş bir dünya, kötü insanlar. O küçük burnunda barındırır kendi kanını, kokusu gitmez. Bu yüzdendir boş kusmaları, bu yüzden ürkektir bakışları. Görmezden gelin bu küçük çocuğu, görürseniz gidersiniz, görmezseniz korkmaz, canı yanmaz. Küçük mavi gemici şortu, ince bacakları, beyaz tişörtü, avuç içi kadar mutluluğu. Yazıyı okuduysan sende gidebilirsin, ışıkları söndürme, kapıda açık kalsın.