Düş kırıklarım var benim. Ağrıyor en içsel savaş verdiğim yerlerim…Elimdeki cigara yakıyor boğazımı, düğüm düğüm soluyorum tüm benliğime… Bedensel yalnızlığım var diyorum, durup dinlenmek için rapor bile vermiyorlar. Esnafların dükkanlarını kapattığı saatler de açıyorum gözlerimi… Gökyüzüne bakıyorum, olabilecek en uç noktaya, yıldız yok, bulut yok, ay yok… Koca bir boşluk, kocaman bir hiç. Ben ise olasılıksız bir piç… Gezindiğim cadde ışıkları bile selam almaz oldu, bende kırdım tüm lambaları. Her yer karanlık artık, her yer bataklık. Düş kırıklarım var benim diyorum düş kırıklarım. Kırık olsa duramazsın bakışlarına hakim tüm kalabalık. Yara bantları kalmamış ceplerinde hepsini kadehlerine yapıştırmışlar. Yaraya kadarmış dedikleri an buraya kadarmışı yapıştırıyorum çenelerine. Düşen ben kanayan ben kırılan ben. Bu ne biçim hayat bu ne boktan bir hikaye… Kopsun, savrulsun tüm saç tellerim kuş yuvalarına. Beyazdır ama sıcaktır, kumraldır ama kuraktır… Kursak da takılmış bir lokma hüzün, yutsam midem ağrır, kussam aç kalırım. Şekerim var benim, gelemem açlığa ben. Ama gel derseniz gelirim, varsa şarabınız alırım bir dal, yoksa cigaranızdan içerim bir yudum… Düşseniz kalkarsınız, düştüm kanıyor dizlerim, düştüm kalkamıyorum. Saati de kurmuştum üstelik….
