Bir sıkımlık can, bir garip canı sıkılan adam. Bir içimlik sigarası, bir yarım dünden kalma soğuk kahve. Geçmiş ya da gelecek bekliyor ama gelmeyecek. Son otobüs saatleri, uzunca bir yolculuk, biraz kitap biraz manzara. Belki de bir tren yolunda anlamsız yürüyüş, sonu sahile çıksın, dalgası vagonun camlarına vursun. Bir patika az biraz çimen, çıplak ayaklar, ağzına kadar dolu bir matara, küçük bir hamak, tek ağaç. Biraz orman içi, bir nefeslik çadır, içe göçülen katlanan sandalye. Olmazsa biraz yayla evi, damı akan, dışarıda duran kıpkırmızı olan bir semaver, ince belli bardak bol şekerli açık çay. Bunca hayal, ben balkondayım, bir içimlik sigaram bitti, ikincisi otobüste, üçüncüsü vagonda ıslandı, cebimde ağız dolusu küfür, sokaktan gelen saçma bir şarkı, kulaklarımda The Do-Dust It Off, epey bi karanlık. Yarı ölü yan karakterler, başrolü olmayan bir yazı, yakını görmeyen bir yazar. Bunca uğraş, sıfır kalori…
