Tokat…

Süzüle dursun kağıdımdan arta kalanlar. Çetrefilli olsun biraz hava. Gökyüzü her mevsimi yaşatsın Aralığın 8’inde… İlk Baharı, yazı… Sonbaharı, kışı… Bir serseri mayına denk gelsin adımımın herhangi biri. Savursun tüm polenlerimi. Sessizce yürümeliyim, sessizce. Uykusundan uyandırmadan, gün ağarmadan. Yorulduğum da önümde belirmeli, üstünde aşıkların izi olan bir bank. Parmaklarımı gezdirmeliyim tüm çiziklerinde. Bir iç çekmeliyim ki sorma gitsin. Denize vurmalı martıların kanatları… Yosuna bulanmalı kağıttan gemimin güvertesi. Sessizce konuşmalıyım, sessizce. Öfkesine yenik düşmüş bir annenin tokadında olmalıyım. Islanmalı biraz da olsa gökyüzü… Islanmalı basamadığım kaldırım taşlarının çizgileri… Islanmalı çıplak ayaklarım… Bir çocuk belirmeli çizgilerimin yanı başında… Ayakları sallanmalı banktan aşağı… Dudağının kenarında salçası, dizinde beliren yaraya rağmen tebessüm etmeli kağıttan gemimin yosunlarına… İzlemeliyiz sessizce, elim omuzumda. Konuşmadan anlatmalıyım… “Bir kuş çiz yavrum yüzüme gözyaşınla, bir kuş tel tel kirpiklerim kanat olsun. Bir kuş çırpınan kalbi dudağımda, bir kuş yavrum sıcaklığın beni bulsun. Bahar gelmiş balam benim, bahar gelmiş dayanmış. Dalda yaprak bebeciğim, suda köpük uyanmış. Kuzulara özenmiş kızım benim, körpe sesler dinlenmiş. Ay ışığında yanmış yavrucuğum, onun için beyazmış.” Doruklara Sevdalandım çınlamalı kulaklarımızda. Ben ise susmalıyım…..

Yorum bırakın