44

Ezelden bu yana yıllanmış şarabım, köhne bir barın, en viran karanlığında. Seslerini duyuyorum gelenin geçenin, oturanın kalkanın. Dertleri dert olmuşlar, keyiflerine hüzün katmışlar. Bakmıyorlar olduğum tarafa, baksalar da göstermiyor karanlığın şövalyeleri. Süzülüyor bardak tıngırtıları, kapı gıcırtıları. Bir ben süzülemiyorum olduğum yerden. Küçükten bi sallansa şu raflar belki düşer kanatırım ahşap basamakları. Tiz sesler eşliğin de yuvarlanan kelimeler geçiyor karanlığımdan içeri. Her biri silik her biri karalanmış. Üstün körü nefes alıyorlar ışığın altındakiler. Kelimelerini diziyorum yanlarıma. Devrik cümleler oluşturuyorum rafın sakin yerlerinde. Bir duman örtüsü değiyor saydam bedenime. Bir nikotin birikintisi, bir iki fırt kalan zaman dilimi. Yüzünü hiç görmediğim bir ayak sesi beliriyor yılın aynı gününde. Üstüme bir çentik daha atıyor. Her yıl bi kere her yıl bi çentik. Yazanı bir o okuyor, çizilen bir ben oluyorum.

Yorum bırakın