Geldin mi sen şimdi? Buralarda bir yerlerde mi siluetin? Eğer öyleyse odamla beraber kendime de çeki düzen vereyim. Buyur gel, çayın demini seversin sen, bir de ılık sessiz bir yağmur… Yağdıramamki. Hayırsız çıktım değil mi? Ben de bilmiyordum yolumun hayırsızlar semtine çıkacağını. Açsan dolapta bir kaç şey var. 7 zeytin 1 kibrit kutusu peynir, ezik 1 domates ve sallanan 3 jülyen dilim salata parçası… Mecaz değildi anlayacağın. Yoo gayet iyiyim son günlerde, sadece biraz kırgınlığım var. Üşüttüm herhalde… Uzun hırkayı al üstüne, senden kalanın sana geri gelme çabası değil mi? Yıkamadım evet kirli de değil merak etme. Hiç dokunmadım o gün bugündür. Sahi hangi gündeyiz. Kesin pazartesidir, yoksa böyle sendromlu uyanılmaz değil mi? Birazdan 12:20 treni geçer, al istersen bardağını eline. Hep korkardın, hep unuturdun. Alışkanlıklar ne tuhaf değil mi? Sen neler yapıyorsun, heyecandan unuttum sormayı. Kusuruma bakmayasın. Rıfkı da seni özlemişti. Bilseydi geleceğini açlığı göze alır kalırdı minderin temiz köşesinde. Hayır sıkılmıyorum yalnızlıktan, istesem kalabalık da olabilirim aslında. Hem yalnız da sayılmam. Penceremin kenarında, küçük dal parçasının üstünde bir çift kumrum, siyah tüylerine beyazları sıkıştıran Rıfkım, hırkam ve ben varız. Çoğuluz yani bu 20 metre karelik odada. Biraz daha otursaydın keşke, yine kaçırdık dimi treni. Uğurlamayı sevmem bilirsin, hırkayı üstüme örttüğün için teşekkür ederim…
