Gel saki otur biraz. Yorulmuşsundur. Doldurmak değil niyetin biliyorum. Merak ediyorsun neden burada, bu yazıda sadece ikimiz varız. Neden köhne bir mekan resmetmiş, neden kimselere yer vermemişim. Daha güzel hayallere gitmişsindir bilirim, daha mutlu yazılarda, daha mutlu şiirlerde küçük de olsa bir rolün olmuştur. Ah benim beyaz gömleklim kandırmışlar seni. Mutlu bir bestekar ya da umutlu bir şair var mı sanıyorsun. Yoksa nasıl yazılırdı ben sana mecburumlar veya denize inen sokaklar. Hayal de bile kandırmışlar seni, çekinme doldur kendinede… Beyaz peynire uzansın çatalın. Biz hayat ile konuşuyoruz da neden o bizimle konuşmuyor biliyor musun? Neden bir cevap alamıyoruz ya da neden bir cevap bulma derdindeyiz? Bir bedeni, bir dili, bir dini yok ki. Olsaydı belki de neler derdi değil mi? Belki de o zaman bu yazıda bile buluşmayabilirdik seninle. Gerçi sen bu hayatın çocuklarından neler dinlemiş neler öğrenmişsindir. Buyur yak sende bir tane. Yok mu hiç başka bir hayalde sevdiğin? Gidip konuşmak istediğin? Yoksa oldu da aynı hayali kurmadılar mı bir daha? Hala kavuşamadın mı tekrar görmeye? Olur öyle şeyler çok takılma. Dünya küçük de hayalin ucu bucağı yok. Hangi hayaldeyiz, kimin rüyası bu diye sorgulama. Olacaksa bir şekilde bir şiirin ortasında da denk gelirsin. Belki birileri çıkar yazıp kavuşturur seni. Ölümsüzlüğü bulamasa da yazan, ölümsüz yapar seni. Kurşun gibi bir kalemin ucunda bağlı kalır bedeni olmayan hayat. Humustan da tatmalısın buranın en meşhurudur. Her ne kadar henüz ben hariç kimse tatmasada. Sahi bir dil de vermediler değil mi sana? Kimbilir neler anlatırdın, hangi dilde küfür eder hangi dilde bulunurdu hicaz makamların. Buyur hediyem olsun sana ama anlayacağım dilde konuş. Konuş ki bitsin bu yazı, konuş ki silinsin bütün resimler… Saki “Kapatıyoruz Abi”…
