Elbette önce gökyüzüne bakacağım. Yüzünü hatırlatacak pürüzsüzlüğü. Gözlerim mavisinde gezecek. Başkaları buluta değiyorum sanacak oysa dudaklarında geziyor olacağım. Elbette gar istasyonuna varacağım. Her şehrin isimleri yankılanırken muavinlerin nefeslerinde, kulaklarıma hep adın gelecek. Her bir yol sana çıkacak yine. Sessiz geçeceğim pamuk tarlalarını. Oradasın sanacağım biliyorum. Bir hayalet bir gölge bir tebessüm. Elbette bir cam kenarım. Omuzun sanacak sol yanağım, cama yaslanacağım. Ne çiçek vermiş kiraz ağaçları, ne gövdesinde koşturan küçük sincaplar. Bir ayak izi hakim yeşiline. Ya sensin ya ben. Hangimiz önce geldik hangimiz yetişemedik bilemeyeceğim. Hiç tanımadığım bir şehre ineceğim. Seni estirecek lodoslar, sam yelleri. Her bir yüzde seni göreceğim. Her bir kapıyı sen açacaksın. Kimse bilmeyecek şehrin ismini. Kimse görmeyecek ne seni ne de zihnimi. Kapattım artık gözlerimi, mevsim hep bahar, kapattım artık dillerimi, şiirler hep sen, kapattım artık dizlerimi, şarkılar hep hicaz…
