Ellerimi özgür bıraktım bu gece. Ruhum ucu yanık bir sigara izmariti. İki ben kaldım koltuğun dip köşesinde. Yüzüm gözüm toz, içim dışım fani. Bir kapı eşiğinde bıraktım ayak izlerimi, ekmek kırıntılarımı. Ardı sıra gölgem peşimden gelmekte. Aldım karşıma oturttum beni. Yüz yüze geldik yıllar sonra. Utandık kaçırdık gözlerimizi. Öylece bekledik, saatler geçti avuç içlerimizden. Özgür bıraktığım ellerim gezindi göz kenarlarımda. “Nasılsın” dedi, “İyiyim” dedim. Kendime bile yalan söyledim. Ruhum eski bir mahalle bakkalında unutulmaya yüz tutmuş leblebi tozu. Tatsalar boğazlarında kalırdım ama tadım güzeldi. İki ben kaldım koltuğun dip köşesinde. Parmakları içe burkulmuş çıplak ayaklarımız, yüzümüzde mahçup bir gülümseme. Eğreti kelimesinin beden bulmuş haliydik. Bir kahve fincanında bıraktım çatlamış dudak izlerimi. Kalbim temiz çıkardı oysa suya vurmasaydılar telvelerimi. İki ben kalmıştım koltuğun dip köşesinde. Uğurladılar birimizi. Eşikte çıplak ayak izim, ellerim boş ceplerimde…
