Yokluğunda bir tiyatro sahnesiydim. Seyircisi olmayan kirli kırmızı koltuklara oynadım aynı oyunu. Meğer sana hazırlanmış tüm replikler, sana yazılmış tüm oyunlarım, yüreğine açılacakmış perdelerim. Yokluğunda üçüncü sınıf bir balık lokantasıydım. Her yanım toz tuğla, her yanım karanlık. Meğer seni beklemiş sardunyalar, lüferler, levrekler. Sana saklanmış tüm sarı ışıklarım. O küçük avuçlarından akacakmış masmavi bir deniz. Yokluğunda çorak bir toprak parçasıydım, çatlamış tüm yollarım. Meğer seni beklemiş tüm göçebe kuşlar, bodur meyve ağaçları. Değdiğin yerde yeşerdi tüm canlılar. Irmaklar aktı dağımdan, yamacımdan. Gözlerinmiş tohumlar, baktığın her yer şimdi alabildiğine orman. Yokluğunda okuyanların anlamadığı bir kitapmışım. Meğer seni beklemiş eskimeye yüz tutmuş sarı sayfalarım. Yazdığım tüm şiirlerim öksüzmüş, saçlarınmış tüm hikayem ve bir gülümsemen yüzündenmiş tüm devrik cümlelerim…
