Bir öykünün ortasından geçip giden figüranım ben. Odak noktanız çiçekli bir bahçedir belki ya da bir kavuşma enstantanesi gerçekleşiyordur gözlerinizde kimbilir. Ben ise bir köşeden sessizce geçmekteyim. Bir sigara bir ceket bir gölge. Bir tutam renkli balonlar yükselir ekranınızdan yukarı, başroller sarmaş dolaş, yüzlerinde yapay bir mutluluk. Figüranın derdi deniz, bir de küçük deniz atları. Bir bayat simitle kandırır martılarımı sanat yönetmeni. Süzülürler yanı başlarından. Başrollerin gözleri değer birbirine. Hepinizde dakikalık mutluluk. Figüranın derdi şişe içinde bir mektup, bir koyu yalnızlık. Çiçekçi ablam uzatır parasını bir türlü alamayacağı kırmızı gülünü, ekler bir iki kelime. Sahneden sonra yalnız kalan çiçek mahzun, henüz taze. Figüranın sırtı dönük bütün olan bitene, tek eli cebinde. Uzakta bir küçük gemi, bir büyük dalga, buzlanmış bir sigara dumanı eşliğinde. Esas oğlan eğilmiştir artık dizinin üstüne, ekranları kaplayan sahtekar bir ışık. Her bir ev evet demekte. Bir erkek deniz atı doğurmaktadır yavrularını, sancısı tüm maviliklerde. Figüran yoktur artık ekranda, görmemiştir öpüştüklerini. Ya denizinde ya da gemisinde. Bir küçük kulaç sesi. Martılar peşinde, Sezen-Küçüğüm dillerinde.
