Dikenler batıyor ellerime. Kırmızılar çevrelemiş derimi. Bir güz karası yalnızlık kadar acıtmıyor. Güneş çekiliyor kanımdan. Tenim zenci tenim karanlık, en son kumraldım oysa. Göğüs kafesimmiş beni sıkıştıran. Onu da kafese koymuşlar. Bir avuç nefes bir tutam çiçek… Kulağımda kimsesiz bir sarhoşun fısıltısı, merak etme geçecek. Tarih yok, saat kaç. İğneler batıyor kollarıma, ya polisler görürse. Elalem ne derler, eyvahlar, arsız sakinler. Bir küçük fondöten, biraz pudra, bir maske. Her şey yerli yerinde. Aynasız duvarlar geçiyor yüzümden, bedenimden, feri gitmiş kahverengisi ıslanmış gözlerimden. Onlar da benim gibi. Biraz kirli, biraz çatlamış. Bir kaç adım lazım huysuz bacak sendromlarıma. Yalınayak gezmeli sokaklarında. odalarında. İçe burkulmalı parmaklar, zeminde izler. Bence de yaksınlar beni. Bir kuytu köşeden savursunlar öte berimi. Bir kaç asılmış kurdele, bozuk paraları atılmış bir nehir. Şiirler biriktirdim yastığımın altında. Biraz Cemal biraz İlhan biraz Atilla. Benimkiler onların yanında karalama, sadece küçük bir hatıra…
