İki kanadı katlanmış bir a4 kağıdının pilotuyum ben. Gün batımına doğru süzülmekte burnumun ucu. Canlıların küçük görünmesi lazımken uçtuğumu gören yok. Ağaç dallarına çarpmamak için verdiğim çaba takdire şayan ama yolcum yok. Neyse ki küçük bir esintiye takılıyor dipte kalan yanlarım. Boyası gelmiş gökyüzüne varıyor beyazlarım. Ruh ikizi olan bulutların eşiğinden savuruyorum melodilerimi. Sesim güzel de duyuramıyorum okyanusun güzelliğine kapılmış balon balıklarına. Canlı olduklarını düşünen canlılar koşturmakta. Varoluşsal sebepler bir kenara itilmiş, bulunmayı beklemekte. Şaşkın bir martı ile göz göze geliyoruz ansızın. Ağzında ki balık düşüyor bir sokak kedisinin başına. Balığın hikayesinin sonu hep mutsuz. Yağmur bulutuna denk geliyorum, beyazımın içinden geçen çizgiler ıslanmakta. Yazılarım akıyor cam kenarlarımdan. Makyajı bozuluyor yarıda bıraktığım hikayemin. Her yağmurun arkasında beliren gökkuşağına bırakıyorum manzaramı. Tadını çıkartmalı anın diyerek cebimden çıkarttığım son kibrit ile ağzımda kalan son sigaramı yakıyorum. Bir elimi boşa çıkartıp diğeri ile dumana savuruyorum hayallerimi. Kibrit düşmeye yakın bırakıyor ateşini a4’ün arka kısmına. Artık fark ediliyorum. Ağzımda duman, ardımda duman. Martı ekmeğinde, canlılar selfisinde…
